8 Aralık 2018 Cumartesi

,

Bahar


Ona teyze demezdik mahallede, abla derdik, annem ve yaşıtlarından daha küçüktü, o yüzden sanırım. Bir ara kocasından bahsediliyordu mahallede, taksiciymiş, biraz da belalı bir tipmiş. Birkaç kere görmüşlüğüm vardı; kıvırcık saçlı, zayıf, kısa boylu ve esmer bir adamdı. Bir tane de kızı vardı, ismi Bahar. Bembeyazdı yüzü Bahar’ın, çok narin elleri vardı, mavi damarlarını cildinin altından görebilirdiniz. Çok açık kumral ipek gibi saçları vardı, bizimle konuşmazdı, yoksa konuşamaz mıydı? Alnının çok açık olduğunu hatırlıyorum, diğer çocuklardan farklı gelirdi hali vakti. Kalıtsal bir hastalığı varmış, öyle anlatmışlardı neden bizimle oyun oynamadığını sorduğumuzda. Üzüldük mü yoksa umursamadık mı?

Aklımızda kelebekler dolanırken, hayat bizim gözümüzde ‘harikalar diyarı’ iken ve de her yer oyun bahçesi iken birisi için üzülebilmek pek de mümkün değildi fakat nedense, yıllar geçtikçe, tüm o tatlı çocukluk anıları içinden sadece hüzünlü olanlar kalıyor ve gece rüyalara hüznün kahramanları giriyor. Kocasının ölüm haberi alındığında olay olmuştu mahallede, herkesin ölüm nedeni ile ilgili bir teorisi vardı.

Misafirliklerde uzun süre bu konuşuldu, sonradan gerçek ortaya çıktı da mahalleli sustu; yolda, bir gece direksiyon başında beyin kanamasından ölmüş, araba yolun yanındaki elektrik direğine çarparak durmuş, yol tenha olduğundan başkada birisi yaralanmamış. Ablanın o kadar da üzülmediğini anlatırlardı,kötü bir adam mıymış, döver miymiş yoksa abla nedensiz bir nefretten dolayı mı sevmezmiş kocasını orasını bilmiyordum.

Hep hüzünlüydü abla, güldüğünü hatırlamam, çok güzel bir evleri olduğunu hatırlıyorum ama mahallenin en güzel eviydi, aileden kaldığını söylerlerdi. Varını yoğunu kızını kurtarabilmek için ortaya koyuyordu. Ben büyüdükçe onun için üzülmeye başladım, tüm varlığı kızıydı, kızının durumu ağırlaştıkça komşuları onun için endişelenmeye başladılar, her gün biri gider halini sorardı. Bahar öldü, inanması zor ama çok güzel bir bahar sabahı öldü, biz sokakta yakantop oynarken öldü, ablanın çığlığı aklımdan gitmez hiçbir zaman. O kadar güzel bir günde kimse ölmeyi hak etmiyordu, kimse.

Komşuları ablayı ziyareti sıklaştırdılar, durumu iyi, o kadar da kötü değil, her geçen gün daha iyiye gidiyor atlattı artık diyorlardı hatta abla da zaman zaman komşularını ziyarete gidermiş. O günlere ait insanların kafasından silemedikleri tek bir şey var ama; yüzündeki çarpık gülümseme, onun iyileştiğine yormuşlar onu da, hiç akıllarına gelmemiş, kimsenin aklına gelmemiş. Bir gün tüm komşularını aynı gün içerisinde ziyaret etmiş, teker teker.Çok sakin ve huzurluydu diye anlatırlar, o çarpık gülümseme de gitmiş suratından. İyileştiğinin kesin kanıtı olarak görmüşler. Akşama doğru bir kadın cesedi kıyıya vurmuş.

Esindaş

0 yorum:

Yorum Gönder