8 Aralık 2018 Cumartesi

, ,

Dönüş


Karanlıkta hiçbir şey göremiyordum, başımda inanılmaz bir ağrı, elim kolum uyuşmuş ve hissedemiyordum, birşeyler söylemeye çalışıyordum, kendi sesimi dahi duyamıyordum. Kaskatı, kıpırdayamayan, hissetmeyen bir taşın içinde gibiydim. Taş değildi bu içinde olduğum, benim cesedim diye düşündüm. Nasıl oldu da bu hale gelmiştim, bir kaza mı geçirmiştim, kalp krizi ya da belki saldırıya uğramıştım. Ağlayabilsem ağlardım, onu dahi beceremiyordum. Birazcık ışık yarabbim.

Yoksa uyuyor muydum? Bu da mümkündü fakat ne zaman kötü bir karabasan görsem kendi çığlığımla uyanırdım. Peki çığlığım nerede? Ya bu karanlık ne zaman dağılacak?

Kıpırdayamıyorsun, konuşamıyorsun, duyu organların çalışmıyor, bir tek zihnin hiç durmamacasına senaryolar üretiyor. Zihnimin de durması gerekirdi diyorum sürekli kendime, neden hala "hiç" olmadım? Ben varım fakat benim dışımda hiçbir şey yok.

Anılar geldi yavaştan kıpırdayamayan hissedemeyen ama sadece düşünebilen bana. Çitlerden aşağı atılmıştım, korkunç bir sesle suya düştüm. Fakat şimdi burası deniz mi? Deniz gibi değil, toprak gibi değil, taş gibi değil, yosun gibi değil daha çok nasıl anlatayım kapkaranlık ağır bir hava gibi, süzülüyorum gibi ve maalesef tüm bedenim yok olmuş sadece kafam kalmış gibi.

Sonrasında büyük düşüş, düşmemi engellemenin bir yolu yok gibiydi, sonsuza kadar düşecek gibiydim. Düşmediğimi aksine yükseldiğimi fark ettiğimde zaman kavramımı da kaybettiğimi anladım, yükseldikçe yükseldim, gökyüzünü aştım.

Yıldızıma ulaştığımda bunun ölüm değil "dönüş" olduğunu anlamıştım. Herşey, yaşadığımı sandığım herşey bir can sıkıntısının eseriymiş meğer. Canım sıkılana kadar oturdum orada sonrasında tekrardan herşeyi unutacağıma dair and içtim.

Esindaş

0 yorum:

Yorum Gönder